Gençliğin Devrimci Eyleminin Birliği için

“Ülkemizin solunda tam bir teorik keşmekeş hüküm sürmektedir. Öyle ki, aynı revizyonist tezleri temel alan ve bunları değişik ambalajlarla piyasaya suren kendi öz gücünün dışında başka güçlere bel bağlayan çeşitli oportünist fraksiyonlar en sert bir şekilde birbirlerini pasifizmle, oportünizmle, ihanetle vs. suçlamaktadırlar.”

Bu satırlar ilk bakışta bugüne aitmiş izlenimini uyandırıyor. Ama hayır! Bu satırlar 12 Mart’ın eşiğindeki Türkiye solunun içinde bulunduğu durumu belirtmek için yazılmıştı. Evet! 12 Mart eşiğindeki Türkiye solunun bugüne benzer bir görüntüsü vardı. En temel karakteristiklerini sıralamak gerekirse: İşçi sınıfının devrimci bir partisi yoktu. Güçlü bir işçi sınıfı hareketinin bulunmayışı nedeniyle teorik seviye düşüktü ve sol hareket genel anlamda bir aydın hareketi sınırlarını aşamamış, emekçi halk yığınlarına mal olmamıştı. İşte revizyonizmin belirleyici olduğu solun 50 yıllık geçmişinin 12 Mart önlerinde bize getirdiği tablo.

Yakın geçmişimizde bu tabloyu bozacak, bu geleneksel yapıyı bazı noktalardan kıracak gelişmeler olmuştur. Önce küçük burjuva anlamdaki gençlik hareketleri hızla gelişerek 1960 sonrasının nispi özgürlük ortamında Marksist-Leninist klasiklerin çevrilmesiyle de birleşerek sol içinde dinamik bir unsur oluşturdu. Devrimci Gençlik hareketinin yükselişi ile gelişen mücadele 1971’lerdeki yenilgi ile sonuçlandı. Evet, devrimciler 12 Mart’a yukarıdaki gibi bir mirasla girdiler ve yenildiler, ama nasıl bir yenilgi? Solun geleneksel yapısını parçalayan, devrimci hareketin bir tarihi dönemini kapatıp, bir diğer tarihi dönemini başlatan bir yenilgi! Bu dönemde devrimci hareket ilk defa en geni ş halk yığınlarına sesini duyurabilmiş, aydın hareketi sınırlarını belirli ölçüde aşabilmiş, düzene karşı ilk defa bir iktidar alternatifi olabilmeyi-potansiyel anlamda- ortaya koyabilmiştir. İşte budur 1971. Ne bir provokasyonlar zinciri ne de üç-beş adamın kahramanlıklar destanı.

İşte bütün bu tarihi dönemdeki gelişmelerdir, Türkiye solu için 1971’in anlamı. Ve bunun için de devrimci gençlik hareketinin şanlı bir geçmişi vardır.

Fakat bütün bunlara rağmen, bugün içinde bulunduğumuz şartlar, 1 2 Mart öncesi durumdan pek de farklı değildir. Değildir, çünkü devrimci hareket yenilmiştir. 12 Mart döneminin karanlığı içinde burjuvazi alabildiğine yoğun bir propaganda yürütmüştür. Üstelik revizyonistler de faşizmin ekmeğine yağ sürecek bir provokasyon edebiyatı sürdürdüler ve müştereken yılgınlığın, pasifizmin, dönekliğin maddi şartlarını hazırlamada oldukça gayretli oldular. Askeri savcıların mantığı bir yanda “İmparator” mantığı diğer yanda… Eski, “gençlik hareketleri AP’nin işine yarar, sonra faşizm gelir” mantığının yerini, 1 2 Mart günlerinde faşizmin sebebi olarak devrimcileri gösteren provokasyon mantığı aldı. (Bugün bu mantıkla devrimci gençlik hareketlerine ve devrimciliğe “goşist”, “anarşist”, vs. diye küfretmeye devam ediyorlar.)

Bugün içinde bulunduğumuz şartlar, işte bu gibi nedenlerle 12 Mart günlerinden pek farklı değildir. Kabaca özetlersek; yine dağınıklık, teorik keşmekeş, bölünme, yılgınlık, vs… Türkiye solu bütün yenilgi sonrası dönemlerinin bilinen şartlarını yaşıyor. Ve yine bugün aydın hareketi sınırlarını Esas Olarak aşabilmiş değildir, işçi sınıfının siyasi mücadelesinin organizasyonu anlamında birlik, yani parti sorunu yine temel meselemizdir.

BUGÜN İÇİNDE BULUNDUĞUMUZ SORUNLAR ANCAK SİSTEMLİ VE ÖRGÜTLÜ B İR İDEOLOJİK MÜCADELE İLE ÇÖZÜLEBİLİR

Bu dağınıklık ortam devrime hizmet etmiyor. Devrimci hareketin içinde bulunduğu sorunları kısa zamanda halletmesinin gereğine biz de inanıyoruz. Ama bunun kısa süre içinde başarılabileceğinden o derece umutlu olduğumuzu söyleyemeyiz. Bu zor bir görevdir. Bu konuda devrimcilere önemli görevler düştüğü apaçık ortada. Bütün yanlış görüşlere ve sapmaları karşı sistemli ve örgütlü bir ideolojik mücadele sürdürülmelidir. Bu görev yerine getirilmeden ve atlanarak, ne bugünkü karmakarışık ortam aşılabilir. Ne de sistemli bir siyasi yapı içindeki devrimci bir birlik oluşturulabilir. Bu görevlerin yerine getirilmesi zamanla olacak bir iştir. 50 yıllık bir geçmişi olan ve faşizmin karanlığında güç kazanan revizyonizmin etkinliğini kırmak kolay değildir. Bu apaçık ortada…

KİTLE HAREKETLERİNİN YÜKSELECEĞİ BİR DÖNEME GİRİYORUZ

Ama ortada bir başka gerçek daha var: Emperyalist-kapitalist sistemin içinde bulunduğu kriz derinleşiyor ve emperyalizmin çözmek sorunda olduğu problemler artıyor. Emperyalist-kapitalist sisteme tüm üretim mekanizması ile bağımlı olan ülkemizde, ekonominin güçlükleri yükselerek devam ediyor. Hâkim sınıfların içine düştüğü buhran giderek derinleşiyor ve sınıflar mücadelesi gittikçe keskinleşiyor. Bu doğrultudaki gelişme, emekçi halkın ekonomik demokratik mücadelesinin ve onun bir parçası olan gençlik hareketlerinin yükselmesini de beraberinde getirecektir. Ve devrimci hareketin gelişme yönüyle ilgili çok önemli bir başka yeni unsur vardır bugün: Burjuva ideolojisinin ve revizyonizmin etkisinde kurtulamamış olsa bile, giderek güçlenmekte olan bir işçi sınıfı hareketi oluşmaktadır.

Böyle bir dönemde, devrimci hareketin dağınıklığının şüphesiz olumsuz bir işlevi olacaktır. Devrimci hareketin dağınıklığı, çeşitli toplum kesimlerine ve özellikle de gençlik hareketi içine yaşamaktadır. Gençlik hareketi içinde de dağınıklık ve teorik kargaşa hüküm sürüyor. Zaten tabiatı gereği istikrarsız bir özelliğe sahip olan gençlik hareketi, bu şartların da etkisiyle iyice dağınık bir görüntüye ulaşıyor. Üstelik ideolojik karmaşanın bir ürünü olarak gördüğümüz temelsiz ve sakat görüşler gençlik hareketi içinde egemen hale getirilmek isteniyor. (Sakatlıkları o derece ortada ki, 15 gün geçmeden zaten değişip yerine başkaları sürülüyor). Var olan teorik keşmekeş adeta arttırılmak isteniyor!

Gençlik hareketinin, diğer kitle hareketlerinin yükselişine paralel olarak öneminin artacağı böyle bir ortamda bu tür sorunlarla karşı karşıya bulunması, şüphesiz bir dezavantajdır. Anti-faşist, anti-emperyalist mücadele açısından olumsuz bir durumdur.

BU ŞARTLAR ALTINDA GÖREVİMİZ NE OLMALIDIR?

Bugün ülkemiz solunun ve devrimci gençlik hareketinin içinde bulunulduğu sorunlar, nedenleri ve dolayısıyla da çözümleri bakımından birbirine sıkı sıkıya bağlantılıdır.

Devrimci Gençlik Hareketinin içinde bulunduğu sorunlara doğru çözümler getirebilmek için, bugün ülkemiz soluna doğru bir bakış açısı ve bugünkü̈ acil siyasi görevlerimizin doğru bir tespiti zorunlu temel şarttır.

Devrimciler temel siyasi görev doğrultusunda bir yanda devrimci hareketin dağınıklığını gidermek ve işçi sınıfının siyasi birliğini sağlamak için, işçi sınıfı ideolojisi temelinde sistemli ve örgütlü bir mücadele sürdürülürken; diğer yanda, yükselen kitle eylemleri içinde işçilerin, köylülerin (ve konumuz olan gençliğin) demokratik mücadelesindeki birliğini sağlamak için mücadele etmelidirler. Bu ikili görev diyalektik bir bütün olarak ele alınmalıdır ve her tür mücadele içerisinde temel görev olan ideolojik ve siyasi birliğin sübjektif şartlarını oluşturmak esas amaç olmalıdır.

İDEOLOJİK AYRILIKLAR POLİTİK BİRLİĞİ SAĞLAMAK İÇİN ÖRTBAS EDİLEMEZ

Bugünkü görevlerimizle ilgili olarak ilk hatalı eğilim “faşizm tehlikesi artıyor, emperyalist sistem çöküşe gidiyor, devrim anları kapıya geldi dayandı. Devrimciler aralarındaki ayrılıkları bir tarafa bırakıp, siyasi birliği sağlamalıdır” şeklinde ortaya çıkıyor. Daha ziyade revizyonist partileri toparlama iddiasında olan bu görüşe birçok iyi niyetli devrimcinin kafasını bulandırdığı için değinmekte yarar vardır. Bu görüşlerin sakatlığı ve spekülatif karakteri ortadadır. Devrimcilerin siyasi birliği ancak bir ideolojik temel üzerinde yükselebilir.

Devrimin temel meseleleri etrafında sağlam bir ideolojik birlik olmadan kurulacak siyasi toparlanmalar, kof birliklerdir. Ve bizi devrime götürmez. İdeolojik mücadele olmadan sağlam bir politik birlik sağlanamaz.

İDEOLOJİK MÜCADELE ÇİN-SOVYET İKİLEMİNİN DAR SINIRLARINA HAPSEDİLEMEZ

Buna karşı bir başka sakat eğilim de ideolojik mücadeleyi belirsiz amaçlı bir platforma sürükleyen görüştür. Bugün Türkiye devrimci hareketinin içinde bulunduğu durumda ideolojik mücadelenin amacı işçi sınıfının siyasi birliğini, yani partiyi yaratmak olmalıdır ki; bu da içinde revizyonizme karşı mücadeleyi de taşıyan, Türkiye devriminin temel meselelerini içeren bir platformu gerektirir. Bunun aksine ideolojik mücadele platformu olarak, sadece Çin-Sovyet ikilemini görmek, sorunlarımızı bu ikilemin dar sınırlan içine hapsetmek ve buradan hareketle Çin Sovyet ikilemi etrafında politik kümeler yaratmaya çalışmak ikinci bir yanlış eğilimdir ve hemen işaret edelim ki, birinci yanlış eğilime çok da benzemektedir. B irincisi, revizyonist gruplar arasındaki görüş ayrılıklarını bir yana atarak bir araya gelmeye çağırırken; ikincisi “Sovyet emperyalizmine” karşı olanları diğer aynılıkları önemsiz addedip asgari “birlik” oluşturmaya çağırmaktadır.

Elbette ki dünya devrimci hareketinin durumunun değerlendirilmesi, doğru bir dünya değerlendirilmesiyle birlikte ülkemizin sınıf ilişki ve çelişkilerinin doğru değerlendirilmesi için ilk adım olmalıdır. Ama bu başka bir şeydir, sorunu Çin-Sovyet ikileminin dar sınırları içine hapsetmek başka bir şeydir. Geçerken belirtmeliyiz ki, biz sosyalizmle revizyonizm arasındaki çelişmeyi sosyalizmle emperyalizm arasındaki çelişmeden farklı türden bir çelişme olarak görüyor ve ikisine de aynı siyasi sonuçlar yüklemeyi büyük bir yanlış olarak değerlendiriyoruz.

Bizim Sovyet revizyonizmi meselesine yaklaşırken birçoklarından ayrıldığımız noktadır bu…

“Revizyonizm burjuva ideolojisidir. Revizyonizm iktidara gelince burjuvazi iktidara gelmiş olur. Burjuvazi iktidara gelince o ülke geriye dönüş yoluyla emperyalist olur” biçiminde ortaya çıkan tahlillere katılmıyor ve bu mantığı düz mantık olarak değerlendiriyoruz. B irinci olarak, son tahlilde aynı anlama gelebilecek iki kavram özdeşleştirilemez. Evet, revizyonizm işçi sınıfının saflarında burjuva ideolojisidir. Buradan giderek revizyonizmi doğrudan burjuva ideolojisi olarak görmek, meseleyi aşın basitleştirmektir. Ve varacağı yer burjuva idealizminin bataklığından başka bir yer olamaz. İkinci nokta ise, “geriye dönüş” meselesi; evet geriye dönüş belirli tarihi anlarda mümkündür. Ama geriye dönüşü mutlaklaştıran bir anlayışla, revizyonizmin iktidarından geriye doğru düz bir çizgi çekilerek emperyalizmi bulan mantık da yine son tahlilde idealizmden başka bir şey değildir.

Sosyalist üretim ilişkilerinin inşa edildiği bir ülke olan Sovyetler Birliği’nde revizyonizmin iktidara gelmesi ve bu durumun onun ekonomisinde ve politikasında ortaya çıkardığı sapmaları doğru. Bir şekilde değerlendirebilmek için bilimsel bir yaklaşım ve ayrıntılı tahlil zorunludur. Ve son derece önemli olan bu konu, kaba yaklaşımla geçiştirilemez. İleride bu konu üzerinde ayrıntılı olarak duracağız.

BUGÜN EMPERYALİZME VE FAŞİZME KARŞI GENÇLİĞİN BİRLİĞİ SAĞLANMALIDIR

En kaba hatlarıyla ortaya koymaya çalıştığımız bu temel ilkeler doğrultusunda devrimci gençlik hareketinin sorunları çözülebilir. Devrimci ilkelerden taviz vermeksizin, anti-faşist ve anti-emperyalist devrimci gençlik hareketinin birliği sağlanmalıdır. Devrimci gençliğin tek merkezi örgütü altındaki birliği sağlanmalıdır.

( … )

Biz, gençliğin emperyalizme ve faşizme karşı birliğini savunuyoruz! O halde birliği sağlayacak temel ilke; anti-faşist, anti-emperyalist bir demokratik eylem programı olmalıdır. Gençliğin birliğinin temel platformu budur.

Niçin devrimci gençlik mücadelesinin demokratik eylem programı emperyalizme ve faşizme karşı mücadeledir? Bunu herhalde burada uzun boylu tartışmaya gerek yok ve hele gençliğe sadece demokratik üniversite için mücadele ya da daha orijinal eylem programı önerilerini bir yana bırakabiliriz.

O halde gençlik hareketinin birliği için bir yığın idealist formülasyona ihtiyaç yoktur. Yönetim şöyle olsun, şunda olsun, bunda olsun, vs. önemi yoktur. Önemli olan, emperyalizme ve faşizme karşı mücadele sorununda birlik olmaktır. Onun içeriği konusunda doğru devrimci düşüncelere ulaşabilmektir. Bu doğru düşünceler etrafında eylem birliğini sağlayabilmektedir. Bu uğurda verilecek mücadele boşuna olmayacaktır. Böylesi bir birlik, halkımızın Bağımsızlık ve Demokrasi mücadelesindeki birliğinin bir parçası olacaktır.

Devrimci Gençlik dergisini bu amaca hizmet edebilmek için çıkartıyoruz. Gençlik hareketinden bir siyasi hareket yaratmak gayreti içinde değiliz. Devrimci gençlik hareketinin birliğinin, işçi sınıfı hareketinin birliğinden ayrı bir şey olmadığını bilerek; gençlik hareketinin emekçi halkın kurtuluşu uğrundaki mücadeleden ayrı olarak bir anlam taşımadığına inanarak devrimci gençliğin sorunlarını tartışacağız. Devrimci gençliğin birliğinin teorik temellerinin oluşturulması için mücadele edeceğiz.

Bu Yolda Devrimci Gençlik Hareketinin Şanlı Geçmişi Bize Işık Tutacaktır!

Devrimci Gençlik Hareketinin Anti-faşist ve Anti-emperyalist Eyleminde

Birlik İçin İleri!

Emekçi Halkın Kurtuluşu Mücadelesinde Birlik İçin İleri!

Devrimci Gençlik Hareketinin Anti-faşist ve Anti-emperyalist Eyleminde Birlik İçin İleri!

Dipnotlar
(1) Mahir Çayan, Toplu Yazılar, s. 247
(2) Lenin, Nereden Başlamalı, Odak Y., s. 19
(3) Gençlik Örgütleri ve Devrimci Gençliğin Görevleri, Ekim ‘ 17
Yayınlan, s. 38

 

Sayı 1, 20 Kasım 1975