Bir kuşağın isyan edişini, kampüsleri canlandırışını ve yeni bir üniversite dönemiyle beraber sürekli eylemlerle toplumsal-kamusal hakları için mücadele edişine tanıklık ettik, örgütledik ve dersler çıkardık. İsyanın yarattığı rüzgârı iyi değerlendirmek ve gençliğin “pruvasını” yeni bir isyana kadar Saray’a yöneltmenin yollarını bulmalıyız. Saray’a yönelttik diyelim, çarpışmadan galip çıkacak kadar örgütlü ve militan bir gençlik kitlesini yaratmak zorundayız. Bu şekliyle ele aldığımızda yeni dönem çizgimizin iki başat unsuru ortaya çıkmıştır.
Birincisi “pruvanın” ucu Saray’a
Üniversitenin yeni dönemine İstanbul, Ankara, İzmir gibi geleneksel merkezlerde ve geri kalan tüm kentlerde barınma hakkı başta olmak üzere kamusal-toplumsal haklarımız için mücadele ederek başladık. İsyanı, biriken öfkenin açığa çıkması olarak ele alırsak; öfkenin birikmesine neden olan eğitim, barınma, beslenme hakkının gasbedilmesi gibi sorunlar isyanla beraber gündelik yaşamın doğal bir parçası haline geldi. Dağınık ve irili ufaklı kamusal-toplumsal hak mücadeleleri memleketin dört bir yanındaki üniversitelerde yaygınlaşırken isyandaki “Hükümet İstifa!” söylemi de bu eylemlerin parçası haline geldi. 19 Mart isyanı öncesinde yemekhane, KYK yurdu gibi “küçük” görülen ve tepki çekmeyen ve aynı zamanda tepki göstermenin sorunu çözmeyeceği düşüncesi yaygın gündemlerken şimdi ise bu “küçük” sorunlar “büyük” tepkiler doğurmaya ve kazanım hedeflenmeye başladı.
Yeni akademik yılın başladığı bu dönemde üniversiteliler, özel bir çağrı olmadan da bir sorun karşısında çoğu zaman kendiliğinden harekete geçebiliyor. Saray rejimi gençlik hareketindeki bu tepkilerin kaynağını çözemez halde. Bu nedenle bastırmak ve baskılamak zorunda. Bu da isyanı açığa çıkaran koşulların süregeldiğini ve yeni bir isyanın kapıda olduğunun işareti.
Geminin burun kısmı olan pruva, deniz suyunun direncini yararak geminin o yöne doğru ilerlemesini sağlar. Demokratik Öğrenci Hareketinin pruvası en ileri mücadele programıdır. Yemekhane talebinden barınma talebine kadar açığa çıkan gündelik mücadele pratikleri yüzünü Saray’a dönmelidir. Bugün bir üniversitelinin ayağı taşa takılıp düşse suçu Saray’dan bilinmelidir. Bunu sağlamak için bağımsız öğrenci hareketlerinin kendiliğinden karakterini, merkezileşmiş bir öğrenci hareketinin bünyesine katarak ona uygun bir form ve yön kazandırmak gerekir.
Daha iyi anlatmak gerekirse, bugün örgütler olmadan da gençlik bazı talepler için bazı üniversitelerde yan yana gelerek iyi-kötü sloganlarla protesto edebiliyor. 19 Mart öncesi ile bugün arasındaki en büyük farklardan birisi de budur. Bu protestolar özellikle taşra illerde bağımsız öğrenci toplulukları ve onları örgütleyen ekipler ortaya çıkarıyor. Burada öğrenci hareketlerinin de birbirinden bağımsız olduğu bir durum mevcuttur. Aynı politik program etrafında birleşmemiş, aynı mücadele programını hedeflemeyen dolayısıyla isyan sonrası karakteri oturmamış, kitlelere hitap ettiği söylemi sürekli değişen bir öğrenci hareketinden daha doğrusu hareketlerinden bahsedilebilir. Öğrenci hareketinin merkezileşme ihtiyacı da buradan doğar. Geminin gövdesi isyancı kuşak ve onun yarattığı dur durak bilmeyen öğrenci hareketleridir. Merkezi öğrenci hareketi örgütsel bir nitelik değil en ileri mücadele programının tüm öğrenci hareketini yönlendirmesi, ona yön vermesidir.
Rüzgârı öğrenci hareketinden estirelim
Merkezi bir öğrenci hareketi yaratmak için gençliğin düzensiz eylemlerinin içerikleri saptanmalı, üniversitelerin son durumu tahlil edilmelidir. Rüzgârın Saray’dan estiği zamanlarda kampüsler gerici-faşist çetelerle, sermaye gruplarıyla, kayyumlarla işgal edilmiş; sermayenin, Saray’ın ve tüm dünyadaki emperyalist politikaların çıkarlarına hizmet etmesi için düzenlenmiştir. Üniversiteleri özgürleştirmek; kampüslerdeki işgali kırmak için Demokratik Öğrenci Hareketi’nin tüm mücadele alanlarında faşist ve gerici çetelere, sermayeye, kayyumlara karşı ortak söz üretebilmek ve üniversitelileri taraflaştırmak gerekir. Hacettepe’de Yapı Kredi dayatması ve Koç Holding’in İsrail ile iş birliği teşhir ediliyorsa bu Mersin Üniversitesi’ne, Trakya Üniversitesi’ne ve Yapı Kredi kartlarının yemekhane için zorunlu kılındığı tüm üniversitelere sıçratılmalıdır. Kayyum rektör ve soykırıma ortak olan sermaye grupları kampüslerden def edilmelidir. Ancak bu şekilde merkezi bir öğrenci hareketi yaratmamız mümkün olabilir.
Öğrenci hareketini merkezileştirirken bağımsız yapısı korunmalıdır. Demokratik Öğrenci Hareketi şu ya da bu parti programıyla değil kendi özgün politik içeriğiyle donatılmalıdır. Elbette öğrenci hareketi bağımsız yapısıyla ürettiği programını, hedeflerini yine kendi bağımsız dinamikleriyle, halkın toplamda düzene karşı yürüttüğü mücadeleyle uyumlu biçimde üretir. Mesela 1 Mayıs’a gençlik kitlelerinin yoğun ilgisi ve katılımı işçi sınıfıyla kurulan kader ortaklığının sembolüdür. Çünkü neoliberal politikalar kamusal-toplumsal alanlarımızı ve haklarımızı gasbettikçe gençlik ile işçinin çelişkileri birbirine yaklaşmıştır.
“Küçük” görülen büyük sorunları örgütleme vakti
Bugün yoksulluk halkın en büyük sorunlarından birisidir. Üniversitelilerin yoksulluğa karşı mücadelesi işçi sınıfıyla aynı safta yer alacak talepler ile örgütlenmelidir. Bugün KYK bursunun okumak için yeterli olmaması ile asgari ücretin yaşamak için yeterli olmaması eş güdümlü bir programda örgütlenmeli ancak bağımsız mücadele hattı korunmalıdır. Üniversitelilerin yarı aydın, yarı proleter karakteri bugün işçi sınıfını da sokağa sürükleyebilecek potansiyeli içinde barındırır. Bu potansiyeli sınamak için insanlar tarafından anlaşılabilir ve istikrarlı bir kampanyayı hayata geçirmek gerekir. En meşru talebi, en kitlesel haliyle, en militan karakterde Saray’a karşı örgütlemek karşımızda bir hedef olarak durmalı, motivasyonumuzu buradan almalıyız.
Üniversitelilerin barınma sorunu pandemi sonrasında ayyuka çıkmış ve zaman içerisinde çeşitli eylemlere konu olmuştur. Bunlardan en kitleseli ve en çok yayılanı Zeren Ertaş’ın asansör düşmesi ile katledilmesi üzerine başlayan eylemlerdir. Bu eylemlerin, 19 Mart isyanına doğru giden süreçte ortaya çıkmış olması üniversitelilerin yaşadığı barınma sorununun ne kadar yakıcı ve harekete geçirici olduğunu ortaya koymuştur. Bir de 19 Mart sonrasında dönemin açılmasıyla beraber başlayan yurt eylemleri sıcak su gibi ‘’küçük’’ nedenlerle açığa çıkmış ancak çok kitlesel gerçekleşmiştir.
Bartın’da, Trakya’da ve çeşitli yerlerde açığa çıkan yurt eylemlerinin en büyük zaafı dış etmenlerle çok kolay bastırılabilecek kadar örgütsüz gerçekleşmesidir. Merkezi bir program dâhilinde hareket etmek istiyorsak barınma mücadelesi, İstanbul, Ankara ve İzmir gibi kentlerin dışında kalan yerlerdeki üniversiteler için anahtar görevi görüyor. Bu kentlerde kampüsten uzakta yer alan yurtların ulaşım, güvenlik, beslenme ve hijyen sorunları en başat sorunlardan birisidir. Üniversitelilerin barınma hakkına somut ve gerçekçi bir talep üretmek; bunu toplam mücadele programımız ile birleştirdiğimizde, en güçlü politik söylemimizle dahi ulaşamadığımız illere ulaşmamızı sağlayacaktır. Ve tüm taleplerimizi ortak bir potada örgütleyeceğimiz için normalde ulaşamadığımız bu üniversitelerde diğer taleplerimizi de örgütleme potansiyelini önümüze koyacaktır. Bu yüzden ortaya koyduğumuz mücadele programı isyanın rüzgârını en verimli şekilde kullanmak için 81 ilin tamamına yayılacak kadar kapsamlı ve her üniversitelinin anlayabileceği, taraflaşabileceği kadar yalın olmalıdır.
Gerçek ve yakıcı: Özerk-demokratik üniversite mücadelesi
19 Mart’ta üniversitenin demokrasiye uygulanan siyasi operasyonda tetikçi olarak kullanılması üniversitelilerin isyan etmesinde önemli bir etmendir. Çünkü kendi yaşam alanı, üniversitesi demokrasinin rafa kaldırılmasında ön ayak olmuştur. Ve bu tüm üniversitelere kayyum atanabildiği, yönetim ve akademik kadrosu yandaş kişilerle oluşturulduğu için sağlanabilmiştir.
Özerk-demokratik üniversite mücadelesi bugün en gerçek ve en yakıcı mücadele içeriklerinden birisidir. Bu talebin hedefi kayyumlar olmalıdır. “Üniversitelerden kayyum rektörleri def edeceğiz!” söylemini özerk-demokratik üniversite mücadelesinin şiarı olarak benimsemeli ve örgütlemeliyiz. Bunu yaparken bir sayı önceki dergide bahsettiğimiz “ortak zeminlerden” faydalanmalıyız. Bu ortak mücadele zeminini yaratacak içerik de memleketin dört bir yanında örgütleyeceğimiz mücadele programımız, yani taleplerimiz ve kampanyalarımız olacaktır. Bağımsız öğrencilerden örgütlü kesimlere kadar herkesi gençliğin bağımsız mücadelesine katmayı ve hareketin zeminini olabilecek en geniş hale getirmeliyiz.
Pruvamız bellidir: Gençliğin parçalı eylemlerini en ileri, en gerçek mücadele programının altında birleştirmek ve öğrenci hareketinin merkezini yaratmak. Bu merkezle birlikte her üniversiteden aynı anda aynı sesle bağırmak: Saray’ı başınıza yıkacağız!
Bu sesi yaratmak için atılması gereken somut adımlar, üniversitelerden faşist-gerici çetelerin, sermayenin ve kayyumların işgalini kırmak; özerk-demokratik üniversite mücadelesini büyütmek, barınma, KYK bursu sorununu örgütlemek olmalıdır. Ancak bunları dağınık bir şekilde değil Saray’a yöneltilmiş güçlü bir siyasi söylemin altında tüm bu örgütlenme başlıklarını kapsayan kampanya ve talepler ile sanki tek bir içerik örgütlüyormuşuz gibi tamamını örgütlemek gerekir.
Yeni dönem çizgimizin ikinci başat unsuru: Örgütlü ve militan bir gençlik kitlesi
İkincisi hiç olmadığı kadar örgütlü ve militan bir gençlik kitlesi yaratmalıyız. Mücadele programını hayata geçirirken isyan hiç gerçekleşmeyecekmiş gibi hedeflerimiz konusunda ısrarlı adımlarla örgütlenmeli, uzun vadede kazanım elde etmek amaçlanmalı ama isyan hemen yarın açığa çıkacakmış gibi hazırlık yapılmalıdır.
Örgütlediğimiz her bir talebi sokakta, barikatta sınamalıyız. İsyanda geniş gençlik kesimlerinin ihtiyaç duyduğu ancak 19 Mart sürecinde eksik kalan esneklik, taktiksel hamleleri mücadele programımızla açığa çıkaracağımız pratiklerle kazanmalıyız. Her bir barikatı aşmanın yöntemini arayarak, örgütlü gücümüzü ve geniş kitleleri bu militanlıkla yoğurarak hareket etmeliyiz. Bugün bir yemekhane yürüyüşünden bir yurt eylemine kadar tüm pratikleri isyan provası olarak görüp, buna uygun şekilde eksiklerimizi kapatmalı, ihtiyaçlarımızı saptamalıyız.
Merkezi bir öğrenci hareketinin tamamına barikatı aşacak bilinç gün ve gün aşılanmalı, bu ciddiyetle hareket edilmelidir. Saray’ın halka açtığı savaşta tuttuğumuz mevziler üniversitelerdir. Saray rejiminin kendi ayağına taktığı çelme de 81 ilde üniversiteler açmasıdır. İsyanın ön hazırlığını yaparken her bir mücadele kanalı, her bir üniversite hem kendi mücadelesinden bir deneyim katmalı hem de tüm üniversitelilerin yüzü Saray’a dönmelidir. Merkezileşen bir öğrenci hareketinin katetmesi gereken ilk hedef kendi kampanyasını bulunduğu tüm üniversitelerde örgütleyip memleketin kalbinde isyanı prova edebilecekleri bir militanlık hazırlığıdır.
Demokratik Öğrenci Hareketi önüne koyduğu hedefleri aşarak, devrimci potansiyelini açığa çıkararak, gençliğin devrimci eylemini yaratarak ve kitleler tarafından benimsenen, sahiplenilen bir devrimcilik ile Devrimci Gençlik Hareketini açığa çıkaracaktır. Devrimci Gençlik mücadelemiz ve mücadelemizin sesi olan bu dergi Devrimci Gençlik Hareketini açığa çıkarmakta en geniş gençlik kesimlerine kılavuz olacaktır. Devrimci Gençlik, bağımsız bir gençlik hareketini yaratacak onu da Saray’ın kapısına götürecektir!