Türkiye, Endonezya, Bangladeş, Sırbistan… Tüm dünyada isyanlar açığa çıkıyor. Emperyalist devlerin yarattığı bu düzen isyan üstüne isyan doğuruyor. Hatta bu isyanlar neoliberal kapitalizmin tüm kirli, yoz ilişkileriyle doğan ve büyüyen geniş gençlik kitlelerinin ana taşıyıcı unsuru olarak yer almasıyla gerçekleşiyor. Öte yandan emperyalist-kapitalist sistemin artık çıkış yolu kalmaması, dünyanın altını üstüne getirerek sistemi devam ettirebilecek tüm kaynakları tüketmesi geldiğimiz süreçte zorunlu bir yol çiziyor: Yeni bir düzeni kanlı yollarla inşa etmek!
Bugün halka açılan savaş tek başına tankla, tüfekle gerçekleşmiyor. Ortadoğu’da ve Rusya-Ukrayna gibi dünyanın birçok yerinde süren savaşlarda ABD emperyalizmi kendisini sopasıyla birlikte gösterip, önce kan döküp sonra barış eli uzatsa da savaşın memleketimizdeki biçimi yoksulluk, geleceksizlik, güvencesizlik, gericilik olarak kendini var ediyor. Halkın büyük bir çoğunluğu açlıkla, sefaletle boğuşurken; yeni akademik yılın başlamasıyla beraber barınamayan, ulaşamayan, geçinemeyen gençler bir asgari ücretin çeyreği kadar bile KYK bursu alamıyor. Hem üniversitelerde yemekhanelere %100 oranında zam geldi hem liselerde kantinler asgari ücretin üstünde maaşla geçinen ailelerin bile karşılayabileceği fiyatlarda değil. Ancak Saray rejiminin hizmet ettiği emperyalist-kapitalist sistem doğrultusunda kâr üstüne kâr katma girişimleri işçileri ucuza sömürürken bakım yüküne tabii olan liseliler veya yarı proleter olan üniversiteliler de beslenme, eğitim, ulaşım haklarına erişemiyor.
Diğer yandan Eğitim-İş’in yaptığı bir araştırmaya göre üniversiteye başlangıç maliyetinin 105 bin TL’yi geçtiği ve aylık sabit giderlerin ise asgari ücretin iki katını aşarak en az 50 bin TL’ye ulaştığı açıklandı. Nefes Gazetesi’nin yaptığı bir habere göre de tek başına bir eve çıkmayı tercih etmeyen veya paylaşımlı eve çıkmayı tercih eden öğrenciler için aylık gider 22 bin 104 lira, tek başına bir eve çıkmayı tercih edebilecek öğrenciler için ise aylık gider 47.950 lira olarak açıklandı. Sonuç itibariyle ev kiralarına veya yurtlara, yemekhanelere ve kantinlere, ulaşıma gelen zamlar, burs ve asgari ücretin artış oranının çok daha üstünde bir oranla sağlanıyor.
Gençliğin sorunlarının ötesinde de halkın tüm katmanlarında sistemin doğurduğu çelişkiler yoğunlaşmıştır. Barınma hakkı, su hakkı, eğitim hakkı gittikçe silikleşmekte ve bu durum her ne kadar tepkiler yaratsa ve öfke ortaya çıkarsa da “normal” haline gelmeyeceğinin bir garantisi yok. Bu yüzden devrimciler “küçük” görülmüş bu hak gasplarını, içerisinde bulunduğumuz dünyanın kültürel, ekonomik, siyasal kodları çemberinde normalleştirilmeden incelemek ve örgütlemek zorunda.
Elbette halkın geniş kesimlerine yapılan bu saldırılar yeni değil, 19 Mart isyanı da bu saldırılara karşı birikmişliğin ve öfkenin ifadesiydi. Ancak Zeren Ertaş isyanı gibi küçük ve zararsız isyanlardan 19 Mart isyanı gibi büyük ve zararlı isyanlar süreklileşirken; isyanın taşıyıcı unsuru olan gençlik kitlelerini, devrim mücadelesinin çatısı altında birleştirip kapitalizmin gerçekliğine büyük bir darbe indirip, yerine başka bir düzen inşa edebilen bir isyan hareketi henüz gerçekleşmedi. Bu yüzden ya egemenler yarattıkları düzenin krizini daha büyük krizlere çevirecek ya da devrimciler bu krizleri derinleştirecek ve düzeni ayağa kalkamaz hale getirecektir. Belki de tarih kitaplarında isyanlar çağı olarak geçecek bu dönemin kıymeti bilinmeli; halkın özverisini, gençliğin mücadeleci tavrını zaferle buluşturmalıyız.
Bu memlekette çok güçlü bir gençlik mücadelesi geleneği mevcuttur. Örgütlü mücadele gençliğin hareket kapasitesinin üstüne inşa edilmiş ve sıçrama yaşamıştır. Devrimci Gençlik mücadelesinin tarihsel birikimi ve hafızası, gençliğin isyanın taşıyıcı unsuru olduğu bu tarihsel dönemde bize çok büyük bir sorumluluk yüklemektedir. İsyancı kuşağın devrim mücadelesine rehberlik etmek, Devrimci Gençlik Hareketi’ni yaratmak; gençliğin öfkesini, mücadelesini geniş halk kesimleri ile buluşturmak altına girdiğimiz sorumluluktur. Devrimci Gençlik öyle ya da böyle bu sorumluluk çizgisinde hareket edecektir. Ancak elbette sorumluluk edindiğimiz mücadelenin ayaklarımızı yerinden kesmesine izin vermeyeceğiz. Gençliğin gündelik sorunlarını en ileri mücadele programıyla örgütleyeceğiz. Birincil amacımız gençlik hareketini ortak talepler, ortak bir mücadele programının altında birleştirmek ve gelişimini sağlamaktır. Gençliğin hak temelli öfkesini örgütlemek ve devrimci bir mücadele formu kazandırmak ancak olgunlaşmış bir gençlik hareketinin üzerine inşa edilebilir.
Öyleyse Devrimci Gençlik Hareketini oluşturma adımlarını da bu yeni siyasal sürecin gerekliliklerine göre donatmamız gerekmektedir. İsyanın Devrimci Gençlik örgütü, kendisini devrimci eylemiyle inşa edecektir. Gençliğin sorunlarının liselerde, üniversitelerde en militan mücadelesi verecek; halkın geniş kesimlerinin sorunlarına karşı Dev-Genç ruhumuzu ortaya koyacağız. Dev-Genç aklının tarihsel kodlarını yani gençlik hareketinden halk hareketine doğru bir yol çizecek devrimciliği hayata geçireceğiz.
Buradan gençliğin bağımsız önderlerine sesleniyoruz: Derdiniz Saray ve düzen ile ilgili ise, amacınız sömürüsüz, eşit ve özgür yarınlar ise yalnız değilsiniz. Bu amacı ve derdi taşıyan, örgütleyen, her tıkanıklık yaşandığında yöntem arayan Devrimci Gençlik var. Bu topraklarda gençliğin devrimci mücadelesi yeni değil, 50 yılı aşkın bir zamandır sürüyor. 50 yıllık birikimle gençliğin devrimci mücadelesini örgütlemek için herkesi saflarımıza çağırıyoruz!