Gençliğin Devrimci Eylemini Büyütelim Yeni Mevziler Kazanalım – Orta sayfa

Saray rejiminin 22 yılda hayata geçirdiği neoliberal programla yoksulluğun, güvencesizliğin, geleceksizliğin halkın tüm kesimlerinde yaygınlaşması ve ortak dert haline gelmesi büyük bir isyanın doğuşuna yol açtı. Saray rejiminin halk nezdinde hiçbir meşru zemini kalmadı. Meşru zemini kalmayan rejim, isyanın bastırılması için polis, yargı ve medya üçlüsüyle yoğun bir saldırıda bulundu. Bu saldırganlık isyanın en net ve en somut talebini doğurarak milyonlarca gencin tek bir ağızdan ortak sloganı ve talebi haline getirdi: Hükümet İstifa!

YÖK’ün kurulmasıyla başlayan, bugün doğrudan Saray eliyle üniversitenin özerkliğini hedef alan politikalar, 18 Mart’ta üniversiteyi Saray’ın muhalefete indireceği darbede bir aparat olarak kullanılmasıyla devam etti. Hükümet istifa talebini politik olarak içeriğini genişletir ve kampüslerden içeriye taşırsak karşımıza üniversitenin özerkliği bir sorun olarak çıkacaktır. Üniversitenin Saray rejiminin ihtiyaçları doğrultusunda müfredatı, üniversitenin bileşenleri ve fiziki alanı planlandığı sürece üniversiteli yoksulluğu, geleceksizlik, güvencesizlik ve gericilik en yakıcı çelişkilerimiz olarak karşımızda duracaktır. Çoklu isyanlar döneminin kapılarını bize aralayan gençliğin isyanı yavaş yavaş durulurken farkındalığı yüksek bir gençlik kitlesi oluşmuş ve bu birikimle kampüslerinde hareket etmektedir. İsyanın birikimini kullanarak, üniversiteleri Devrimci Gençlik hareketine mevzi olarak kazandırmanın işte tam zamanı!

Ufukta kazanmak var, önce üniversiteyi kurtaralım

Demokratik öğrenci hareketi için bu çizgi olgunlaşmakta ve gelişmektedir. İsyanın ilk günlerinde kent meydanlarını hareketin hedefi olarak koyan gençlik bugün aynı zamanda üniversiteleri isyanı sürekliliğinin sağlandığı merkezler haline getiriyor. Hacettepe Üniversitesi’nde faşist çetelere karşı verilen tepki, Boğaziçi Üniversitesi’nde Nurettin Yıldız’ın protesto edilmesi, ODTÜ’de gerçekleşen devrim yürüyüşü ve şenlik gibi örnekler başta olmak üzere bugün birçok üniversite demokratik öğrenci hareketinin gelişme zemini haline gelmiş durumdadır.

Üniversitelerdeki faşist işgali kıracak, kayyumları def edecek, halk için bilim üretecek, özgür düşüncenin ve örgütlenmenin merkezi haline getirecek uzun soluklu bir üniversite mücadelesi programı şarttır. Bu mücadele programı ile üniversitelerin müşterek alanlar olarak yeniden inşa ettiğimiz bir süreci örgütlemenin maddi zemini ise sokağa çıkan yüz binlerce gencin öfkesidir. Üniversite mücadelesinin programı, üniversite gençliğinin en somut en yakıcı taleplerinin örgütlenmesi ancak bu örgütlenmenin mevcut iktidar karşıtı ve iktidar hedefi ile doğru orantılı bir şiddette verilmelidir.

Bugün düzen, kendinden taviz veremeyecek kadar ketum durumdadır. Saray rejimi, ülkeyi tarihin bu anında ancak ve ancak bu şekilde yönetebilir. Tüm kamusal hakların piyasalaştırılması ve bunun yarattığı öfkenin mutlak olarak bastırılması sonucu ortaya çıkan “Hükümet istifa” talebinin genişletilerek üniversitenin içinde yeniden örgütlenmesi ihtiyacı da buradan doğar.

Gençliğin isyanını üniversite mücadelesinin programı ile üniversitelerin kamusal yeniden inşasını ve bu inşa sürecini iktidar karşıtı bir mücadelenin şiddetinde gerçekleşmesi gerektiğini önümüze bir hedef olarak koyduk. Ancak isyan, kendinden önceki tüm örgütlü zeminleri aşacak kadar kuvvetli ve kitlesel gerçekleşti. Bu isyanı kapsayacak bir örgütlenme henüz sağlanamadı. İşte tam bu nedenledir ki önümüze koyduğumuz hedefi yerine getirecek en geniş üniversite zeminini kapsayacak ve isyanın tüm çeşitliliğini ve özgünlüğünü içerecek, hareketin ortak yürüyüş kolunu kurmaya ve gençliğin devrimci eyleminde birlik sağlamaya ihtiyaç var.

Hali hazırda üniversitelerde bir fanzin etrafında yan yana gelenden, bölüm ve fakülte dayanışmaları içinde hareket edenlere, fiili işletilen ÖTK’larda örgütlenenlere veya bir sosyal medya hesabını örgütlenmeye çevirenlere kadar farklı kampüslerde farklı biçimler alan özgün örgütlenmeler ortaya çıkmıştır. Gençliğin iktidar karşısındaki mücadelesine kitlesel katılımı tetikleyen bu örgütlenmeler aynı zamanda bugüne kadar mücadelenin içinde yer almış politik gençlik gruplarıyla da etkileşime geçebiliyor ve ortak süreçlerde yer alabiliyorlar.

Ancak burada dikkat edilmesi gereken bir nokta daha var. Politik gençlik gruplarıyla isyan arasındaki temas her zaman olumlu sonuçlar vermeyebiliyor. İstanbul 1 Mayıs tartışmasına yaşandığı gibi, gençliğin Taksim iradesi ortadayken bazı politik gençlik grupları kendi kararlarını gençliğin isyancı talebinin yerine geçirmek, dışarıdan karar dayatmak için ön açıcı davranmak yerine ön kesici davranabiliyor. Bu yüzden yeni bir yürüyüş kolu oluşturulurken isyanın ilk evresinde yapılan hataların tekrar edilmemesi, kitlesellik adına ilkesiz, amaçsız, amorf ve bazen bürokratik işleyen bir zemin inşa edilmemelidir.

Deneyimden ders çıkartarak söylersek, üniversitenin bugün ihtiyacı olan yürüyüş kolu, öyle bir mücadelenin ortak zemini olmalıdır ki, Saray rejiminin yarattığı toplumsal yapının-özneyi kendisi hakkında ve çevresi hakkında karar alma yeteneğinden yoksun bırakan politikalarla inşa edilmiş bir toplumsal yapı bir alternatifi olarak kendini inşa etmeli karar alma süreçlerini en demokratik şekilde işleten, üniversitelilerin katılımını amaç edinerek gerçekleştirmeli, alınan kararların örgütlenmesinde tüm üniversitelilerin aktif bir özne olarak yer almasını sağlamalıdır. Geniş üniversiteli dinamiğini hızlıca temsilciliklere indirgeyen, temsilci dışında katılımları sınırlayan anlayışlar hareketin dinamizmini sönümlendirdiği gibi bir bürokratik işleyiş de ortaya çıkarır.

Bu zemini inşa ederken unutulmamalıdır ki, amacımız üniversiteleri isyanın mevzileri olarak kazanmak, emperyalizme ve faşizme karşı kazandığımız mevzilerle mücadele etmek, gençliği anti-emperyalist, anti-faşist mücadelenin gereklilikleri ile donatmak ve son olarak mevzilerimizi sınıf mücadelesinin bir parçası haline getirmek olmazsa olmazdır. Bu nedenle, üniversitelerin kamusal yeniden inşasını amaçlayan hareketin en geniş zeminini, ancak ve ancak üniversitelerdeki faşist ve gerici işgalin karşısında kamplaşarak kurabiliriz. Üniversitelerde kayyum, sermaye, faşist ve gerici çeteler işbirliğiyle gerçekleşen işgale karşı gençliği anti-faşist, anti-emperyalist mücadele kampında birleştirerek üniversitelere vurulan prangaları kırabiliriz.

Bugün bizim elimizi kolaylaştıracak olan deneyimlere sahibiz. Gençlik hareketi tarihi bu deneyimlerle dolu ve Devrimci Gençlik hem 1980’li yılların sonunda Dernekler Süreci diye adlandırdığımız Öğrenci Dernekleri’nin mücadelesinin ilerletilmesinde, hem de 90’lı yılların ortasında harçlara karşı isyanın sürükleyicisi Öğrenci Koordinasyonu’nun yaratılmasında öncülük üstlenmiştir.

14 Nisan 1987’de Tek Tip Dernekler Yasasına karşı yürüyüşlerin örgütlenmesinde DevrimciGençlik diğer devrimci yapılarla birlikte aldığı inisiyatifle dernekler hareketinin reformist bir çerçeveden sıyrılmasını sağlamış, Öğrenci Koordinasyonu sürecinde ise Üniversitenin tüm çeşitliliği ve isyancı canlılığını kapsayan bir yürüyüş kolu oluşturulmasını hayata geçirmiştir.

Koordinasyon, o üniversitenin özgünlüğüne göre hemen her kampüste ya da fakültede oluşan öz-örgütlere dayanıyordu. İTÜ Taşkışla Anafora Karşı Cephe, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Öğrenci Cephesi gibi yerel birlikteliklerin ortak yürüyüş kolu kendisini Koordinasyon formunda ortaklaştırabiliyor, bu hattı doğru bulan politik gençlik grupları da üniversite temsiliyetine dayalı olarak içinde yer alabiliyordu. Ancak bu özgün formun politik grupları kapsamaktan daha önemli bir işlevi asıl olarak harçlara karşı kendisini bir politik örgüt içinde ifade etmeyen çok geniş bir üniversiteli kitlesini de kapsamasıydı. Özneleşme bu yolla mümkün hale geliyordu.

Elbette öğrenci hareketinde bu farklı tarzı mümkün kılan, ona rengini veren şey, yenilikçi ve yaratıcı bir Devrimci Gençlik hareketinin varlığıdır. Eğer üniversitelilerin öz örgütlülüğünü savunan, yerel örgütlenmelerinin koordinasyonunu öneren ve cepheleri bizzat kuran, sahiplenen, aklını fikrini bu işe yoran Devrimci Gençlik’in inisiyatifi olmasaydı, bu hareket de mümkün olmazdı.

Bu deneyimler bugün oluşturulması gereken ortak yürüyüş kolu için birebir tekrarlanması gereken değil dersler çıkartılarak günün ihtiyacı doğrultusunda ele alınması gereken örneklerdir. Koordinasyon hareketi kapsayıcılığı ve canlılığı bakımından önemli bir deneyimdir. Ancak Koordinasyon hareketinin en geniş çerçevesinde oluşan talep harçlarla sınırlıyken bugün Demokratik Öğrenci Hareketinin en geniş kesimlerinde dahi içerik doğrudan iktidar karşıtlığıyla oluşmaktadır. Dolayısıyla bugünün hareketinin ana hattı budur. Ancak bu hattı Üniversite içinde ve bir üniversite hareketi olarak örgütlerken iktidar karşıtlığıyla Üniversitenin en geniş isyancı kitlesinin kapsanmasını birbirini engelleyen değil bütünleyen olarak değerlendirmeliyiz.

Birikim boşuna değildir, isyana taşıyalım

Altını tekrar çizelim: İktidarı karşısına almış gençliğin en geniş militan dinamiğini kapsayacak ve kitlesel bir şekilde mücadeleye sevk edecek örgütüne olan ihtiyaç her zamankinden daha yakıcıdır. Demokratik Öğrenci Hareketi bu ihtiyacın karşılanması yönünde kendi içerisinde attığı adımlarla önemli bir potansiyel yaratmakta, ancak süreç zaman zaman deneme-yanılmalara dayalı, bir adım ileri iki adım geri ilerleyen bir seyir izleyebilmektedir.

Tam da bu nedenle Demokratik Öğrenci Hareketi’nin şimdiye dek biriktirdiği örgütlü mücadele deneyimini içinde bulunduğumuz yeni döneme aktarmak, önümüzdeki sürecin gerekliliklerinden biri haline gelmiştir. 2000’li yılların ortalarından itibaren Öğrenci Kolektifleri’nin yürüttüğü parasız eğitim ve demokratik üniversite mücadelesi, AKP’li bakanları ve vekilleri üniversitelere sokmamaktan, faşist saldırılara karşı savunma hattı örmeye kadar uzanan geniş bir yelpazede zengin deneyimler üretmiştir. Bu mücadele gençliğin en yaratıcı, en renkli ve en isyancı yanlarını örgütleyerek şekillenmiştir.

Bu birikim bugün, Demokratik Öğrenci Hareketi’nin en geniş yürüyüş kolunu oluştururken ilerletici bir rol oynayacaktır. Kolektifler’in politik deneyimi, doğru önermeleri geliştirmede ve biçimleri ortaya çıkarmada hareket için kritik bir noktada durmaktadır. Bu nedenle, hareketin en geniş zemini örgütlenirken Kolektifler’in bu birikimi kalıcı hale getirilmelidir. Aynı zamanda, yeni süreçlere hazırlanmak adına üniversitenin demokratik kitle örgütü olarak Kolektiflerin özgün kimliğiyle örgütlenmesi ve yaygınlaştırılması zorunludur.

Hareketin örgütlenmesini sağlayacak bir odak noktasına, bir lokomotife ihtiyacı vardır: Tabandan taleplerle örgütlenmiş, zamanla siyasal iktidar talebini içinde büyüten, militan bir mücadele örgütünü sürükleyici kılacak bir merkez. İşte bu noktada, isyan öncesinde geliştirilen üniversite mücadelesinin programı etrafında örgütlenmiş demokratik kitle örgütü olan Öğrenci Kolektifleri, bu ihtiyaca tam anlamıyla yanıt vermektedir.

Bu nedenle en geniş zemini örgütlerken, Kolektifleri kendi özgünlüğü ve karakteriyle örgütlemekten vazgeçmemeli, aksine bu özgünlüğü daha da pekiştirmeliyiz. Çünkü isyanın taşıdığı karakter ile devrimci mücadeleyi buluşturacak güçlü bir çark burada işlemektedir. Barikatın en önünde yer alacak, sokak militanlığını her gün geliştirerek isyanın öz örgütüne yön verecek; üniversitenin mücadele programında ısrar edecek ve Devrimci Gençliğin politikasını isyanın üçünde özgün şekilde hayata geçirecek birikim burada taşınmaya devam ediyor.

Kavganın Zaferi Gençliğin Devrimci İnisiyatifinde

Demokratik Öğrenci Hareketi bugün “Hükümet istifa!” diyerek ortak bir taleple hareket ediyor. Bu talep, hareketin içerisindeki çeşitlilik nedeniyle farklı önceliklerle sahipleniliyor – ki bu, demokratik bir hareketin doğal ve zenginleştirici karakteridir. Ancak bu hareket kendi en ileri talebini sonuna kadar götürecek ve kendi özgünlüğünde örgütlenecekse, bu yalnızca devrimci bir inisiyatifin, hareketin karakterini gölgelemeden, baskılamadan ama kararlılıkla öncülüğü ve önderliği sağlamasıyla mümkündür.

Güçlü bir talep, genişletilmiş bir üniversite mücadelesi programı, bu programı haykıracak en geniş zemin ve uygulamasını sağlayacak bir odak noktası oluşturulmuştur. Şimdi eksik olan şey, tüm bu denklemi düzen dışına taşıyacak, gençliğin içindeki kurucu kapasiteyi en militan ve en radikal boyuta ulaştıracak, hareketin devrimci yönünü inşa edecek bir devrimci çekirdeğin ortaya konmasıdır. Bu ise Devrimci Gençlik militanlarının yeteneklerinin örgütlenmesiyle mümkündür.

Daha önce de belirttiğimiz gibi, Öğrenci Koordinasyonu’nu mümkün kılan Devrimci Gençlik’in inisiyatifidir. Bu inisiyatifin yokluğunda hareket, “sonuna kadar gitme” iradesini gösteremez. Çünkü ancak devrimci bir müdahaleyle, bir hareketin demokratik talepleri devrimci içerik kazanabilir; hareket, bir devrimci harekete dönüşebilir. Bu noktada Devrimci Gençlik, hareketin içindeki herhangi bir politik grup değil, toplam harekete yön verecek, öncülüğü üstlenecek ve inşa edecek asıl özne olarak tanımlanmalıdır.

İsyanın karakterini taşıyan en ileri özneleri militanlaştırarak, isyan öncesinin deneyimli militanlarıyla harmanlayarak bu öncülük ve önderlik kapasitesi kurulabilir. Bugün gençlik isyanı, toplumsal harekete yön verecek bir noktaya evrilmişken, içinde cılız kalan devrimci çekirdeği büyütmek, onu gençliğin planlı ve plansız tüm eylemselliklerinde kurmaylık yapacak bir evreye taşımak tarihsel bir sorumluluk olarak önümüzde durmaktadır.

Bu sorumluluğu yerine getirebilmemiz için iki yönlü bir görevle karşı karşıyayız: Birincisi, Demokratik Öğrenci Hareketi’nin devrimci niteliklerle topyekûn örgütlenmesi; ikincisi ise, bunun olmazsa olmaz koşulu olarak Devrimci Gençlik kadrolarının örgütlenmesidir. Bugün hareketin ulaştığı politik düzey, içindeki gençlik kesimlerinin devrimcileşmesi için geniş olanaklar yaratmıştır. Ancak bu olanakları örgütlü güce dönüştürmek için yalnızca sayısal çoğalmaya değil, çok yönlü ve nitelikli bir devrimci inşa sürecine ihtiyacımız var.

İsyan bize hem kolaylıklar sunuyor hem de zorluklar dayatıyor. Kolay çünkü harekete geçmiş geniş bir gençlik var; zor çünkü her isyan dalgası, iktidarın ve faşizmin bastırma mekanizmalarını da beraberinde getiriyor. Bu zorlukların üstesinden ancak örgütlü bir devrimci odakla, devrimci görevlerin her birini omuzlayacak militanlarla gelebiliriz.

Haziran-Temmuz 2025